Ahmet Davutoğlu: 7 Ekim'den Bu Yana İsrail’e Türkiye’den 350 Gemi Gitti

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet-Gelecek ortak grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Yayınlanma:
Ahmet Davutoğlu: 7 Ekim'den Bu Yana İsrail’e Türkiye’den 350 Gemi Gitti

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Saadet - Gelecek ortak Grup Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu'nun cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:

Değerli arkadaşlar, bu acılara benzer acılar yaşıyoruz. Nasıl Boraltan Köprüsü olduğunda iktidar karartmayla onu unutturabilmişti. Nasıl Demokrat Parti döneminde tek parti dönemindeki Cezayir Politikası devam edip bir karartmayla NATO öncelikli unutturulabilmişti. Johnson mektubu daha sonra farkedildi.

Şimdi yaşadığımız yüz kızartıcı, utanç verici, milletin yüreğine hançer gibi saplanan resimlerde de gelecek nesiller aynı şekilde bahsedecek.

Erdoğan'a 'İklim Zirvesi' Tepkisi

Şimdi size bir resim göstereceğim; kamuoyu önünde daha önce gösterdiğimiz bir resim. Bu resme bakıldıkça, nesiller bu resme baktıkça bu resimdekileri kara bir tablo olarak anacak.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ve sağında solunda önünde müslüman liderler ve bir tarafta da sayın Erdoğan.

Arkadaşlar, iktidar bugün bu resmi göstermemek için çaba sarfetsede, özellikle gençlere söylüyorum; bu resmi hiçbir zaman unutmayacaksınız, unutturmayacaksınız.

g.jpg

''İnsanın Olmadığı Yerde İklim Konuşulmaz' Diyemedi'

Bu resimde; Gazze'de öldürülen binlerce, onbinlerce kardeşimizin kanını elinde tutan birinin yanında müslüman liderler duruyorsa ne diyebiliriz. Allah sevdiklerinizle beraber olduklarınızla haşretsin sizi mi diyelim. Neden korkuyorsunuz? Bu resim zihinlerde kalacak.

Çok basit diyebilirler ki; Birleşmiş Milletler Toplantısı. Hayır arkadaşlar, toplantı yeri Dubai. İstese ev sahibi çağırmaz. İstese Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, "siz onları çağırırsanız ben gelmiyorum" diyebilirdi.

İklim Zirvesi, evet önemli bir zirve ama "insanın olmadığı yerde iklim konuşulmaz" diyebilirdi. Çocukların katledildiği yerde iklim olmaz. Ölü çocuklar, Nazım Hikmet'in dediği gibi büyüyemez ve güzel iklimleri göremez diyebilirdi. Demedi arkadaşlar.

İsrail Ordusu Tarafından Yayınlanan Video Tartışması

Ve bir resim daha, bu sefer bir video. Bu videoyu da dikkatlice izleyin. Bu video aynı zamanda bir utanç tablosunu yansıtmakla kalmıyor, bir milletin nasıl susturulduğunu da gösteriyor.

Bu Türkiye'den İsrail'e giden, birçoğu da İsrail ordusu tarafından kullanılan malzemelerin İsrail tarafından teşhir edilmesinin videosu. Yüz kızartıcı bir video. Bu çekilebilenler. Şu ana kadar İsrail'e 7 Ekim'den bu yana giden Türk gemisinin sayısı 350'yi geçti. Bu gemilerin kimlikleri tek tek çıkarıldığında birçoğunun AK Parti'yle iktidarla doğrudan ilişkili iş adamları olduğu ortaya çıkıyor.

'Kelime Oyunu Yapıyorlar'

Bu video üzerine İletişim Başkanlığı, alelacele dezenformasyon birimi üzerinden, bu videoda made in Turkey yazıyormuş orada, o yüzden daha önce çekilmiş bir videoymuş. Bir kelime üzerine söyleniyor bu. Şunu çıkıp diyemiyorlar; "Türkiye'den İsrail'e hiçbir gemi gitmiyor" diyemiyorlar. Bir kelime oyunu üzerinden savunmaya geçmeye çalışıyorlar.

Ama bütün dünya, İsrail televizyonları her gün Türkiye'den İsrail'e giden bu ekipmanları, gıdaları, demir-çeliği gösteriyor. Şu anda İsrail'in demir-çelik ihtiyacının 3'te 1'i Türkiye'den gidiyor. Jet yakıtları Türkiye'den gidiyor. Gıda Türkiye'den gidiyor. Böylesi bir ikiyüzlü politika görülmedi.

İletişim Başkanlığı'nın propaganda taktikleriyle bunlar bir müddet gözardı edilmeye çalışılabilir, karartılabilir ama emin olun Boraltan Köprüsü nasıl unutulmadıysa, Cezayir'e karşı o vicdansız politika nasıl zamanla Türkiye'yi özür dilemek zorunda bırakmışsa şu görüntülerde gelecek nesiller özellikle Gazzeli çocuklar tarafından hatırlanacak. Ama bunlar hatırlandığı gibi Türkiye'de 85 milyonun Gazzeli çocuklar için yüreğinin çarptığı da hatırlanacak.

'Burada Dostların Sessizliği Değil, İhaneti Var'

Arkadaşlar; ayağa kalkma vaktidir. Hepimizin çok sevdiği, bilge lider Ali İzzetbegoviç, hani demişti ya; "Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız tek şey düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacak."

Burada ise dostların sessizliği de yok. Dostların ihaneti var. Düşünün ki; Srebrenitsa Katliamı yapıldığı günlerde Radovan Karadžić'le Slobodan Milošević'le bir resim içerisinde yer alsaydı bu liderler, ne hissederdiniz?

Sayın Erdoğan, belediye başkanıydı o zaman. Hepimizin yüreği Bosna'yla çarpıyordu. Ne hissederdik o günün Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz onlarla aynı kareye girseydi, ne yapardık biz? Yeri yerinden oynatırdık, Taksim Meydanı'nı doldururduk. Ne işiniz var o eli kanlılarla derdik.

'Türkiye'nin İsrail'e Uyguladığı Tek Bir Müeyyide Yoktur'

Buradan her hafta yalvarıyoruz; İsrail uçaklarına hava sahalarınızı kapatın diye. Ticareti durdurun İsrail'e dedik, durdurmadılar. Yakıtı, demir-çeliği göndermeyin dedik, daha nice tednirler söyledik, yapmadılar.

Çok net söylüyorum; tek bir müeyyide yoktur Türkiye'nin bugün İsrail'e uyguladığı. Varsa söylesinler. Yalan söylüyorsak çıkıp desinler ki; "bunlar doğru değil, biz gemi falan göndermiyoruz."

Ama dünya artık şeffaf, gemilerin rotaları belli, indikleri-bindikleri liman belli. Ve işin acısı şudur ki; iktidarın çocukları bunu yapıyor.

Gazzeliler şu anda; yiğidi gül ağlatır misali Obamalara ağlamıyorlarda yemin edebilirim ki Türkiye'den İsrail'e gelen demir-çeliğe ağlıyor, gıdaya ağlıyor, İsrail askerinin giydiği iç çamaşırına kadar Türkiye'den gitmesine ağlıyor.

'Türk Bayrağı Taşıyan Gemiler, Hayfa'ya Lojistik Sağlıyor'

Ben Gazzelileri bilirim. 2012'deki savaşta Şifa Hastanesi'ne gittiğimizde büyük bir Türk bayrağıyla bizi karşılamışlardı bizi. Ve hala kulağımdadır; "Eğer biz ölürsek bu bayrakla gömün bizi" demişlerdi. Şimdi o bayrak nerede arkadaşlar?

Şimdi Türk bayrağı taşıyan gemiler, Hayfa'ya İsrail'e lojistik sağlıyor. Yazıklar olsun. Hem bu hükümete yazıklar olsun hem de bu hükümetin beslediği, semirttiği bu sivil toplum kuruluşlarına yazıklar olsun.

Engelliler Haftası

Bir başka konuya daha geçeyim; ama ben engelliler tabirini kullanmayı hiç sevmedim. Ben onlara engel tanımayanlar diyorum.

Niye engel tanımayanlar biliyor musunuz? Nice başarı hikayesi gördüm ben onların arasında. Hiçbir engeli kesin ve mutlak görmediler. İşte Türkiye'de öyle bir nüfus var ki; bir kesimden bahsedeceğim size...

Yüzde 54'ü hiç okuma yazma bilmiyor. Yüzde 86'sı istihdam edilmemiş işsiz, Türkiye nüfusunun yaklaşık 8'de 1'i, gelişmiş ülkelerde engel tanımayanların yüksek okul mezun oranı yüzde 36, Türkiye'de yüzde 7.

Bir toplumun refah toplumu olduğunun göstergelerinden biri, bu engel tanımayan vatandaşlarımıza ne sağladıklarıyla ilgilidir. Maalesef bugün bu kardeşlerimizin, bu vatandaşlarımızın temel haklarını yerlerine getirmeleri, ulaşımda erişim hakkı, özelliklede ağır engellilere verilen bakım ücreti 5 bin 98 TL sadece. Bu vatandaşlarımızın bütün haklarının takipçisi olmaya kararlıyız.

Eğitimde eşit haklar, sosyal hayatta eşit haklar, her sosyal hizmetten faydalanabilme gücü ve kapasitesi, engel tanımayan kardeşlerimizin iradesini muhabbetini o kararlılığını burdan selamlıyorum ve Gelecek-Saadet grubu olarak bu kardeşlerimizle omuz omuza olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.